|
Getting your Trinity Audio player ready...
|
T.C devletin ideolojik hizmetkarları, Kürt hareketini, ‘etnik milliyetçi’, ‘bölücü’ olmakla suçlamaktadırlar. ‘Türk’ kimliğinin ‘etnik milliyetçiliği’ içermediğini iddia ederler. Ve Türkiye toprakları üzerinde yaşayan herkesin ‘Türk üst-kimliğini’ kabullenmesi gerektiğini savunurlar. ‘Türk’ kimliğinin ‘etnik veya ırkçı milliyetçiliği’ çağrıştırmadığını ileri sürerler; ama her nedense ‘Türkiye’ kimliğini kabul etmezler. Demek ki, Kürt hareketini ‘etnik milliyetçilik’ ile suçlayan bu ideolojik hizmetçilerin kendileri etnik milliyetçiliğin savunucusudurlar.
Madem etnik milliyetçisi değilsin, o halde neden ‘Türk’ kimliği ‘Türkiyeli’ kimliğini kullanmıyorsun ? ‘Türkiyeli’ kimliğini kabullenmeye hazır Kürtleri neye dayanarak ‘etnik milliyetçi’ olmakla suçluyorsun ? Devletin ideolojik hizmetçileri, kendi ‘etnik milliyetçiliklerini’ gizlemeye çalışmaktadırlar.
Türk milliyetçiliği ve Kürt milliyetçiliği arasındaki temel farklar vardır. Bu farklardan birine değinmek yerinde olur.
Türkiye’nin tarihine yakından baktığımızda şöyle bir olgu ile karşı karşıyayız : ‘Önce Türkiye Cumhuriyeti devleti kuruldu, daha sonra ise Türk kimliği yaratıldı.’ Devlet, ulusu yarattı. Devlet milliyetçiliği gelişti. Milliyetçi devlet cemaat toplumundan bir ulus yaratmaya girişti.
Demek ki, yani önce ulusal bir devlet kuruldu, sonra ise bu devlet aracılığıyla Türk kimliği yaratıldı.. ‘Türk’ kimliğinin yaratılması Türkiye Cumhuriyeti devleti aracılığıyla gerçekleştirildi. Dolayısıyla Türkiye’de ulusal devlet ve milliyetçilik arasında belirli bir otomatik ilişki kurma düşüncesi yaygın. Diğer yandan Osmanlı’da Balkanlarda milliyetçi hareketler sonucu, bazı halkların ayrı devlet kurmalarının yarattığı bir paranoya var.
Ulusal kimliğin yaratılması için ‘devlet gücü gereklidir’ gibi bir sonuç çıkarılmaktadır.Bir başka deyişle, Türkiye’de ulusal devlet kurulması ile milliyetçilik arasında bir özdeşlik kurulmaktadır. Bu özdeşlik kurma nedeniyle, Kürt kimliğinin tanınmasının, bir Kürt devletine yol açacağı korkusu yaygındır.
Oysa yakından incelendiğinde, ulusal devlet kurulması ve milliyetçilik arasında otomatik bir ilişki yoktur. Evet genel olarak milliyetçilik, ulusal devletin harcıdır, ama her milliyetçilik mutlaka ulusal devletin kurulmasına götürür diye otomatik bir sonuç çıkarılamaz.
Bir devletten yoksun olan milliyetçi hareketler olabilir. Tersi de doğrudur. Ulusal birliği veya ulusal devleti savunan herkesin de otomatik olarak milliyetçi olduğu düşüncesi doğru değildir.
Örneğin, Bismarck, Almanların Ulusal birliğini gerçekleştiren birisi olarak tanınmıştır. Ama tarihçi Hobsbawm, ulusal birliği yaratan Bismarck’ın Alman millliyetçisi olmadığını yazmaktadır.
Nasıl ulusal bir devletin kurulması, otomatik olarak milliyetçiliğe götürmezse, bir halkın kendi ulusal kimliğine sahiplenmesi de, mutlaka ayrı ulusal bir devletin kurulması sonucunu doğurmaz. Devletsiz bir halk olmak Kürtler için hem bir avantaj hem de dezavantaj getirmektedir. Türkiye’deki Kürt hareketi, dezavantajı avantaja çevirmenin yolunu arıyor.
Kürt hareketi, ‘çok demokrasi az devlet’ sloganı ile demokrasinin en dinamik unsuru olduğunu ortaya koymuştur. Ama gerekse mayasında milliyetçilik mikrobu taşıyan Türkiye solu, gerekse inkarcı sistem Kürt hareketini kriminalize etmeye çalışmaktadır. Kürt hareketi demokrasi konusunda en içten olabilecek bir harekettir.Çünkü taleplerinin en geniş demokratik kültür aracılığıyla ulaşılacığının bilincine varmış bir harekettir. Mağdur ve ezilen durumu, onu demokratikleşmenin en canlı dinamiği haline getirmektedir.
Bir yanıt yazın